ALA VECH-İ ÎCAZ |
İcâz yolu ile. |
|
BER-VECH |
f. Olduğu gibi, aynen. |
|
BER-VECH-İ BÂLÂ |
Yukarıda olduğu gibi. |
|
BER-VECH-İ İŞTİRÂK |
Ortaklıkla, iştirak ederek. |
|
BER-VECH-İ MAKTU' |
Muayyen bir bedel karşılığı olarak. |
|
BER-VECH-İ MÛTAD |
f. Adet olduğu gibi. |
|
BER-VECH-İ YESİR |
Kolaylıkla, kolayca. |
|
BER-VECH-İ ZİR |
f. Aşağıdaki gibi. Gelecekte görüleceği üzere. |
|
EZHER-ÜL VECH |
Yüzü nurlu olan. |
|
İNŞİNAC-I VECH |
Yüz buruşması. |
|
KABİH-ÜL VECH |
Çirkin yüzlü. Suratı, siması güzel olmayan. |
|
VECH |
(Vecih) Yüz, çehre, surat. * Tarz, üslub. * Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın.
Cephe. * Tarih. * Suret. * Sebeb. * Bir şeyin nefsi ve zatı. * Semt. Cihet. * Münasebet. |
|
VECH-İ ÂHAR |
Başka sebeple. |
|
VECH-İ DİKKAT |
Dikkat ve ferasetle. |
|
VECH-İ MÂ |
Bir sebepten dolayı. |
|
VECH-İ MEŞRUH |
Şerh edilen, açıklanan tarzda. |
|
VECH-İ ŞEBEH |
Edb: Bir şeyin başka bir şeye neden benzediğini anlatan söz. (Bak: Teşbih) |
|
VECH-ÜL ARZ |
Yeryüzü. |
|
|